Aylak Mutfak, İzmir ölçeğinde kamusal alanda gıdanın tohumdan sofraya olan yolculuğundaki üretim-tüketim döngüsüne dair müşterek, sürdürülebilir ve eşitlikçi bir anlayış oluşturma hareketine ortak olmayı amaçlayan bir oluşum.
Bir Akdeniz kenti olan İzmir, aynı coğrafyayı paylaşan diğer metropoller gibi iklim değişikliğinin ve küresel politikaların yol açtığı ekonomik, çevresel ve sosyal sorunlarla mücadele ediyor. Bu sorunlar yakın gelecekte Akdeniz havzasında kuraklık tehdidine ve gıdanın geleceğine dair temel endişelere işaret ediyor. Aylak Mutfak, İzmir’in tarihsel olarak sahip olduğu çeşitliliğe dayanan gıda sistemindeki üretim pratikleri ve tüketim alışkanlıklarını gıdanın geleceğine dair endişeler bağlamında ortaya koymayı ve bu alanda çözümler yaratmayı amaçlıyor. Bu kapsamda gerçekleştirmeyi hedeflediği tüm araştırmalar ve faaliyetlerde ‘farkındalık, savunuculuk ve birleştiricilik’ misyonlarıyla hareket ediyor.
Aylak Mutfak‘a göre, çağımızda yaşanan toplumsal sorunların en önemlileri arasında ekolojik kriz ve eşitsizlik öne çıkıyor. Bu nedenle, sürdürülebilir bir gelecek için eşitsizliklerin azaltılması, dirençli şehirler ve topluluklar oluşturulması ve sorumlu üretim-tüketim alışkanlıkları yaratılması büyük önemli arz ediyor.
Aylak Mutfak, küresel ölçekte yaşanan bu sorunların temellerinin mevcut üretim-tüketim sistemleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyor. Bu bağlamda;
- Küresel gıda sistemi, köklerini doğadan alan ve çeşitliliğe dayanan müşterek gıda rejimini tehdit ediyor.
- Gıda üretiminde kullanılan yöntemlerin verim ve kar artırmaya yönelik konvansiyonel tarıma dayalı olması, doğal kaynaklara ve doğaya zarar veriyor.
- Tarım ve gıda politikalarının kapsayıcı olmaması, üretici ve tüketicilerin davranışlarını olumsuz etkiliyor.
- Gıda sistemi içindeki küçük ölçekli paydaşların işbirliği ve bütünsellik içinde hareket edemiyor olması, bu paydaşların rekabet gücünün düşmesine ve ekonomik olarak dışlanmalarına sebep oluyor.
- İzmir’in mutfak kültüründeki bilginin örtük olması ve bilgi aktarımının bağlamından kopuk olması, gıda çerçevesinde kültürel mirasın gelişip yayılmasına engel oluyor.
Gıda sistemi özelinde bahsedilen sorunlar kentin ekonomik, sosyal ve çevresel diğer sorunlarını da tetikliyor. Bu yüzden birbirinden ayrı tutulmaması gereken bu sorunlara onarıcı ve yenileyici bir dönüşüm yaratacak çözümler geliştirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, İzmir’de müşterekliğe dayanan, sürdürülebilir ve eşitlikçi bir gıda sistemi dönüşümünü tetiklemekle başlanabilir.
